Moruk, Beyza’dan ayrıldım bu gün
Annem sürekli telefonla konuşuyor
Arsızlık diz boyu kulaklarımda, iç çamaşırım
Şehla bir ıslaklığın iç gıdıklayıcı rengi
Kardeşim sürekli topuklu giyiyor
Moruk, olmuyor, böyle olmuyor
Göze göz sese ses bir karşılıkmış hayat
Kırışık ya da ılık bir tümceden medet
Umuyorum vallahi çok umutsuzum
Vallahi demişken oruç tutar gibi
Çok bağlıyım bağımsızlığın boğumuna
Moruk, kapalım bi büyük kusalım sonra
Duş alalım, yıldızlar hep geceleri işer
Nasıl bir derde düşelim, evet nasıl biz de
Bilmiyoruz ya hani, dur bakalım .. kısmet
Bu arada arada kalmak fiili bizi selamlasın
Çakmak lazım aklımıza tertemiz günceyi
Moruk, ilaçlamalı yani bütün saf dokuları
Gevende müziğiyle soluklanalım zeminen
Feminen bir kimlik çıksın sonra adımıza
Annem aslında bu kadar uzun konuşmaz
Nasıl oldu anlamadım ahizeden boşandık
Çok uzun yolların kısacık adları olurmuş
Saçlarımız uzadıkça adımızdan harflerin
İpliklerinden başlayıp kati çözülmelerine
Şahit olduğumuzda kim bilir neremizle
Tamamlamaya çalışacağız takribi ömrünü
Seyahatimizin, kim bilecek ki bunu moruk ?
Tamam hadi ben olası depremleri soslarken
Sen ulu orta bir kediyi boğuyor olamazsın
Dolamazsın mesela bacaklarından başlayıp
Misket kadar gözlerinle çeketinin iç cebine
Tanrısından sıkıldığın Marmara Denizi’nin
Söyler misin arkadaşım, şimdi haksız mıyım ?
Moruk, kız ayrıldı sonunda benden iyi mi
Kaçtır ihmal ediyordum ruhundan öpmeyi
Sonra hala baktım kardeşim topuklu topuklu
Nasıl desem … şiire açık bir başkaldırı bu
Birden bitmeyecekmiş gibi her şey, korkunç
Azıcık aşım ağrısız başım, ölümü düşlüyorum
2011 / İstanbul
Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Salvador Sabater
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder