10 Ekim 2011 Pazartesi

Elit ya da bir öykü başlangıcı

Elit bir şey yapalım seninle şimdi

Ben bardakları sen çaydanlığı hazırla

Böreği dilimleyelim elimiz soğan koksun

Zaman masamıza uğrar soluklanmaya



Sevimler de gelsin konuşalım şiirden

Çamaşır suyunda bekletilen maskelerden

Ya da yüzümüz yıkanamaz bir gerçek

Ama konuşalım susmayalım bu seferlik



Sevmek elit mi ya da aldatma olasılığı

Halı desenleri şirindir öykülerde ne güzel

Geçişi ipeksi şarkılarla erinçli sevişmek

Düş kurmalar kadar paha biçilemezdir





Elit bir şey yapalım seninle şimdi

Çiçekleri gezdirelim sokaklarımızda

Başlayıp içimizdeki topraklardan




2010 / İstanbul


Emre Gürkan Kanmaz

İllüstrasyon / Fotoğraf : Dan Park


Üşüyen

Üşüyen bir sigara mıdır ağzında ...?







Yakartop boşlukta selamlıyorsun

/Yakmayacak ışıklarını bu gece şehrim/

Duman kafalı başıboş tamtamlarımı



Adi bir öfkenin elinden gelen tam da bu

Açmazda olduğunu bildiğinden emin

Ağzına dayıyor mitralyöz makyajlı tanrıyı



Sanki kuşların etsiz tadıyız, iyi mi

Sözcük bağışlamayacak kibirli şiirleri

Ve dahi aşk katı bir maden değilmiş







Üşüyen biz olmalıyız sigaranın ağzında



2011 / İstanbul

Emre Gürkan Kanmaz

Fotoğraf :Antoneta Wotringer


Moruk

Moruk, Beyza’dan ayrıldım bu gün

Annem sürekli telefonla konuşuyor

Arsızlık diz boyu kulaklarımda, iç çamaşırım

Şehla bir ıslaklığın iç gıdıklayıcı rengi

Kardeşim sürekli topuklu giyiyor

Moruk, olmuyor, böyle olmuyor



Göze göz sese ses bir karşılıkmış hayat

Kırışık ya da ılık bir tümceden medet

Umuyorum vallahi çok umutsuzum

Vallahi demişken oruç tutar gibi

Çok bağlıyım bağımsızlığın boğumuna



Moruk, kapalım bi büyük kusalım sonra

Duş alalım, yıldızlar hep geceleri işer

Nasıl bir derde düşelim, evet nasıl biz de

Bilmiyoruz ya hani, dur bakalım .. kısmet

Bu arada arada kalmak fiili bizi selamlasın



Çakmak lazım aklımıza tertemiz günceyi

Moruk, ilaçlamalı yani bütün saf dokuları

Gevende müziğiyle soluklanalım zeminen

Feminen bir kimlik çıksın sonra adımıza

Annem aslında bu kadar uzun konuşmaz

Nasıl oldu anlamadım ahizeden boşandık



Çok uzun yolların kısacık adları olurmuş

Saçlarımız uzadıkça adımızdan harflerin

İpliklerinden başlayıp kati çözülmelerine

Şahit olduğumuzda kim bilir neremizle

Tamamlamaya çalışacağız takribi ömrünü

Seyahatimizin, kim bilecek ki bunu moruk ?



Tamam hadi ben olası depremleri soslarken

Sen ulu orta bir kediyi boğuyor olamazsın

Dolamazsın mesela bacaklarından başlayıp

Misket kadar gözlerinle çeketinin iç cebine

Tanrısından sıkıldığın Marmara Denizi’nin

Söyler misin arkadaşım, şimdi haksız mıyım ?



Moruk, kız ayrıldı sonunda benden iyi mi

Kaçtır ihmal ediyordum ruhundan öpmeyi

Sonra hala baktım kardeşim topuklu topuklu

Nasıl desem … şiire açık bir başkaldırı bu

Birden bitmeyecekmiş gibi her şey, korkunç

Azıcık aşım ağrısız başım, ölümü düşlüyorum







2011 / İstanbul




Emre Gürkan Kanmaz

Fotoğraf : Salvador Sabater