24 Ekim 2010 Pazar

Olur mu ?


Arif Damar için ...



Türk şiirinin turnusol kağıdı

Rica ediyorum.Gitme, kal !


Acı bir yüzyılın emekçi andı

Rica ediyorum.Gitme, kal !


Kelebek kanadı, insanın kalp damarı

Tanrımın harp sanatı, anamın zil ağıdı


Rica ediyorum.Gitme, kal !


Emre Gürkan Kanmaz

2010 / Konya

3 Ekim 2010 Pazar

Ayin


Klise çanı anaç tümcelere sövüyor
Şık bir iğfale gebe kalabalığın
Kuyruğuna basıyor siyanür
Öpüşüyor ölümle sümüklü veryansın
Mazur görülen renklerin alayı

şimdi tecritte

Asalak kaos
Kirpiklerinden akıyor meleklerin
Kapıları tekmeliyor jartiyerli gece
Azizeler simlenmiş, hazırkıt'a
Titreşen seslerin hepsi birden
Açlıkta yutkunuyor

...

ondan sonra biz
içimize kaçmayı düşlüyoruz ...



Emre Gürkan Kanmaz
2010 / Konya
Fotoğraf : Mehmet İlhan Cevizli

26 Eylül 2010 Pazar

Yükselti


"Sen ey umutçul çiçek !" *


La gibisi yok !

La gibisi apaçık çiçektir

La gibisi yani sen


Müzik tutkunu biri olarak

Kuzguna boğdurulan ömrümde

La gibisi yani sen


Umudun hamamında

Yüz derece yoksunlukta

La, çatlamış şelale !


Sen ey la - Sen ley-la !..



Emre Gürkan Kanmaz

2010 / Konya

Fotoğraf : Daniele Manfredini
* : Azad Ziya Eren / Cezayir Menekşesi

Blok


Erdemin diyeti beş para

etmiyorken

Apaçıkkırmızıdüşüncelerin

Döşeğinde kıvranıyor Kafsiel

Koca soluğunda asılı duran yüzümle

Sesleniyorum bir yüzyılın

Tıfıl tanrısına

Çok hüzünlü kıl testereler

Tersliyor etini

Tılsımlı yırtıcıların

Ve adli bir hüzünle blokta

Hışmına ortak oluyorum

Kamyon deviren harami aşkların ...



Emre Gürkan Kanmaz

2010 / Konya

Fotoğraf : Thomas Daly

11 Eylül 2010 Cumartesi

Çok fazla güzel şiir


en güzel duyguda susuyoruz

enerjinin en güzel suretiyle

en güzel davranışımız bu

suçluyoruz kendimiz güle en güzel

en güzel parklarda sabahlıyoruz

kaldırım taşlarının en güzel yorgunluğu

küçücük kuşları ürkütüyor en güzel

en güzel bizim midemiz bozuluyor birayla

en güzel alışkanlığımız olmuş ölmek

toprağın en güzel kısmında çürüyoruz

ürüyoruz yıldızlarla geceye en güzel

en güzel kalbimizi sunuyoruz tanrıya

-doğum gününde-


ne de güzel yaşıyoruz zamanı "en güzel"



Emre Gürkan Kanmaz

2010 - konya


Fotoğraf : Gustavo Orensztajn

Nasıl olur ?


boğazımda

boğazlanmış bir ses

boğaz!a doğru


enteresanlaştırılamayan

olasılıksız

sigaralı bir ses


boğazımda

yuhalanmış bir ses

kalbimin mührü



Emre Gürkan Kanmaz
2010 - konya

Fotoğraf : Gustavo Orensztajn

20 Haziran 2010 Pazar

Galibalar galibası


- Kış bitiği havalardan birinde susabilmek

Sarhoş edecek mi bizi bakalım ?


. . .


Gülümsemesi kaybolurken tanrının

Günlerdir şehir meydanında

Gevrek tadında yakarışların ter kokuşu

Andırıyor savruk bir yokuşu

Ve üzgün olmakla birlikte

Ayinlerden usanan sebepsizliğin

Her ritüele sahip oluşu ...


Zamana ipuçları düğümleme

Göreviyle yanıp tutuşanlar olarak

İçimize yer ediyor fazlaca

Şiiri korlaştıran korsanlığımız


. . .


- Sanırım, hayır !




Emre Gürkan Kanmaz

Kıyı dergisi Temmuz - Ağustos sayı : 215

Fotoğraf : Ransford Pyle

Sesimde kelebek izi


Bir başka solukta uyanabilse

Zamanın evcil hayvanı nefsim

Krizantem ölülerini içine alan

Camdan, o antik mezarda


Sokulabilse batık öykülere

Tanrıya demirbaş uysallığım

Sanırım şekli bozuk şekli yoz

Anahtar delikleri belgeleyen


Ne güzel portakal kokulu

Seralardan saklı yüreğimde

Sevgimin toprağını ezberlese

Efsunlu kadın adları


Sesimde kelebek izi

Durduk yere okşadığım

Acizliğimi unuttursa



Emre Gürkan Kanmaz

Kıyı dergisi Temmuz - Ağustos sayı : 215

Fotoğraf : Hakkı Yeşillik

9 Mayıs 2010 Pazar

Öznitelik


ÖZNİTELİK
1 -
Deminden beri yaşamaktayız
Kafamızın içleri tonlarca yük
Sündürülmüş bir ruha ihtiyaç duyan
Korkularımız var
Oysa ruh kız kulesine benzer:
Zarif bir manzara

Yoksa ölüm mü doyurur karnımızı
Mezar taşları mı genişletir damarlarımızı
Değer verdiğimiz aşklar mı
Nitelendirir bizleri?
. . .
2 -
Bir kadeh içkinin buzu öpüşürken rüzgarla
Çıkardığı sesler köpeksi geliyor kulağa
Anlamını
Koyamıyorum gediğine
Taşın

Ben
Sizler kadar garip olmasını becerebildiğimden
Bunları buraya yazdım
Ve tekrar sormam gerekti
Değer verdiğimiz aşklar mı
Nitelendirir bizleri
Özü olup dokunun?




Emre Gürkan Kanmaz
KARŞIN / Sayı 19 / Mayıs - Haziran 2010
Fotoğraf : Andrzej Radka

18 Şubat 2010 Perşembe

Bütünsüz


Bütünlemek zamanı ...

Bir acıyı kıyasıya dişleyerek
Bir varlık meseli
Bir sözcük izini

Bütünlemek zamanı ...

Kışlayarak camları
Sızlayarak için
Sızlatarak demi

Bütünlemek zamanı ...

Evet bir bütün sayarak
Kendini ve kendini
Birileri gibi birisini

Bütünlemek zamanı ...

Kaç gün kaç asır
Koca bir sıfır ediyorsa
Nazarında yazılanlar

Bütünlemek zamanı ...

Şartların hazır oluşundan
Medet umarak yaşamak
Bir piyesi andırırken henüz

Bütünlemek zamanı ...

Yalnızlık, arkadaşlarından
Sana bulaşan bir hastalık
Bilmiyor muydun ?

Bütünlemek zamanı ...

Yontuldukça yontulan
Gökyüzünün kuşları
Sesinde tünek

Bütünlemek zamanı ...




Oysa
Bir bahar dili gibi iticidir
Bütünlemek zamanı




2007-2010 İstanbul


Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf :Ryszard Tychawski

17 Şubat 2010 Çarşamba

Balığın


Atların ve ağaçların kolonisi zaman kırığı doğdu
Bir yeryüzü sallantısı duyduk , yağrağın yüzünü
Tırnak aralarına kaçan solukları küflendiren sis
Kalemler kırdı . Suları adlandırdı körpe bellek


Hayretli bir sabah gayretli güneşi kumla yıkadık
Sayım zamanı bakkalar kadar boşalan aklımızla
Bayat şarabı süzdük çakıl taşları aradık yoktu
Balığın kimliğine büründük tanrı bizi affetsin


Ve sonra çok büyük (daha) günah işledik
Ölmek istedik . . .




Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf :Cătălin Băican

Yer eksikleri


Gök bir kabartmadır . Kabarsın kuşlar
Kabarsın duman yarıkları, dağdan inme ıccak demir
Accık ölsün kan kaybeden soluğumun kirlenişi

. . .

Ten ten işlenen zamanın alıp veremediği çocuklarla burda
Yüzük parmaklarında s'ilah tetikleri . . . vursalar ölmem
Haydi gömün sözünüzü, kitaplara iğneleyin çorak kimliği

Siz de varsınız torbasında, tanrının . Delinirse delirin . .
Düşmenin en basit söylemi bu gün öğle üzeri yerkürede
Ve litrelerce tenya ışıltısının kalbinizi besleyeceğinin

. . .

Savaş başlayalı bir saniye oldu, karınca bıraktı yükünü
Kasetlere teyplere soruldu rüzgarın yönü , doğru muydu ?
Bakılsaydı şiire güllerin en pahalı yakıt olduğu yazıyordu

Güneş ikiye bölünmeyi bilir, sonra üçe beşe, kırk yediye
Balıkların yumurtalarını bile kıskandıracak kopyası vardır
Ama . Balta girmemiş ormanlardan sığ aydınlığa uğramaz !

. . .

Sonra içlerinden biri somurtmayı keşfedecek, sulu içi .
Açlığın bir kabileyi yuttuğu resimde intihar edecek bellek
Bilgisayar başında ironik bir varoluşun tuşları eriyecek . . .

Mutlu olmak mı, ola ki olsun , umulsun . Görünelim
Yelpazelenen palazlı geçmişe gabardin giydirelim
Lav . Türkçesi, at gözlüğü takanlara lanet edebilmek .

. . .

Gök bir kabartmadır . Kabarsın kuşlar
Çözülsün bulutlar evi . Evet . Kilden olma keratin
Düşlerine salık verebilin kozmopolit nezaretin ! . .





Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf :Radi Polgo

Köşelenmiş şiir


Birazdan kalkacakmış gibi oturma karşımda sevgilim
Ellerimi tutuşturayım sana . Isın . Oda biraz soğuk
Kabuğunu sıyırıp, bir şiire bakalım . Doğacak mı bakalım
Aydınlık yüzü olacak mı, plazanın birini camıyla yutacak mı ?

Burda çok ses var biliyorum, ayağımıza bulaştı gece mührü
Yusyuvarlak düşteyiz, kulaklarını küpelerinden ayırsan da olur
Helikopter kazasında yaralandı bulutlar, onlara ağlasak sabah olur
Bir kapı zili, ağız şapırtısı, şeftalinin kızlığı ispatladı rüştünü

. . .

Birazdan " Köşe bucakmış " gibi oturma karşımda sevgilim
Ellerimi tutturayım sana. Asıl. Düşme algılayamadığın yasa




Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf :Monika Brand

15 Şubat 2010 Pazartesi

Böylece düzelmenin şiiri


Şirazesi kaymış öyküde
Bulunmak istemem
Bunun yerine bir öyküyü
Düzeltmek isterim
Sonra bir yenisi daha
Başlarsa ardımdan
Dinlenmeksizin
Düzeltmeye devam

Böylece
Düzelmeye çalışırım ben de



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Seth Siro Anton

Lazım gelen


Az kelimeyle
Çoğalan anlam
Şiir olmalı
Yoksa susmayı
Öğrenmemiz
Lazım



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Çiğdem Fesçioğlu

12 Şubat 2010 Cuma

Pastel


Ölüm : Pastel hüzün, göğüsten ruha gündüz safarisi

. . .

Karanlıktan törpülenen zamanı tanısak
Sıkı giyinirdik, sarardık soluğumuzu - üşütmezdik -
Tepeden tırnağa güle soyunan aklımızı şımarttığımız için belki
Suçlusu biziz umut ölümlerinin

Fötr bir şapkanın içine abanan güneşle sustuk
Bar taburelerinin aldatıldığı öykülerde konaklarken
İnsanlığın sonunu getiren paranoyalar projeledik
Ve adını şiir koyduk tümcesiz ağlayışların

Doğanın bir toprak parçasından fazlası tüketildi
Önce aşk sonra kütük geçti türlü işlemden
Sıfırlamak içindi tanrıyı benliğin yoksul düzleminde
Kendimize dönmek gibiydi ufkun zar yırtığı

. . .

Ölüm : Renklerin yıkanışı, duştan çıkıp sabun kokmak



Emre Gürkan Kanmaz
KARŞIN / Sayı 17 / Ocak - Şubat 2010


Fotoğraf : ?

Maada*


Kurtulmanın vakti geldi sessizlikten
Ruhumuza giyip çıkardığımız düşleri satmalıyız

. . .

Müziğin kuytu yerinde unutulan kimliklerle
Başlayıp bir dizeye bitirmeliyiz yoksul demi
Uyluk kemiğine yağmur yağar ilk düşüncenin

ve çünkü / bildirmiştir kuşlara ölümü ve dünyanın
Bir yol haritasının orta yerinden yırtılışı olduğunu
Uykusuz ve günahsız insan refleksinin çağlayanı

. .

Maksatlar kaybolurken bir bir kalabalık sisinde
Tortuları şekillenir aşkın bir kurşunluk canıyla
Vurulması olası unutkanlık sürgününde yüreği

ve asla / harflerin kurtaramadığı boşlukta söz
Vermemeli . . .

. . .

Kurtulmanın vakti geçiyor sessizlikten
Ne çok sıra varmış soyunmak isteyen ne çokmuş



Emre Gürkan Kanmaz
KARŞIN / Sayı 16 / Kasım - Aralık 2009



* Eski Türkçede 'Gayrı' anlamına gelmekte
** Fotoğraf : Arnoldas Jurgaitis

8 Şubat 2010 Pazartesi

Karabiber olayı


Karabiber
Bir orman gibi gürken dilim ekmekte
Yağın hükmü çağlayanken bitiverir
Tabi ekmeğe karabiber ekilmez hiç

Ücra bir kimliktir karabiber
Karabiber sevilir sevilmesine ama
Ameliyat olup durulduktan sonra
Anlaşılır düşman olduğu

Karabiber demişken
Acıya ne kadar dayanlıklı olduğu
Düştü aklıma
Nemrut dilimin

Ağız dolusu konuşmak
Hala yaşıyor mu gezegende
Hala martılar uçuşuyor mu
Urumeli hisarında pespaye
Bilmem ki

Karabiber
Hayatın her halini unutturan öykü
Bir de taze çekilmiş yönü var
Kokusu tadı kabaran göğsü
Var oğlu var işte daha kurcalamam


Ki karabiber hiç ekilmeyecek ekmeğe
Biliyorum



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Anonim

7 Şubat 2010 Pazar

Turuncu


Avuçiçi kadar zamanda
Sevmeye bakıyorum güzellikleri
Turuncudan da turuncu
İçmeden güzelleşiyor canım




Emre Gürkan Kanmaz

31 Ocak 2010 Pazar

Denizli balıklı biraz da devrik şiir


Ah Muhsin Ünlü için . . .


Kuşlar ölecek birazdan
Birazdan ve gökyüzü
Deniz ve balık kokacak

. . .

1 -

Yosun pazarı olsa acaba bira kusmuğunun kilosu
Kaça olurdu ?
Kosun tamam bana paramparça cümleler
Ben bu işte bit yeniği aramam gerektiğini
Bildiğimden susuyorum şu an

Ve dahi
Arkadaş olamam kendimle
Biraz kendimle
Biraz Ah Muhsin Ünlü ile
Ki zaten ikimiz de şiire yeni kapaklandık
Biz
Açmalar martılar boğazımıza batsın haydi


Sonra dedim
Git başımdan dedim
Zaman
Mekan
İnsan
Lisan
Ama başımdan .. git . . .

Sonra dedim
Bir de şunu
Acının tasviri
Çuvaldız olamaz



2 -

Bir troleybüs gibi ısmarlama olamamanın
Şevk kırıklığı büyüttüğü yerden aldım devri
Ve attım içeri adımlarımı, ağzına bastım sesimin
Konuşmadım, para etmedi de sütü bozuk suskunluk


Ah Kafsiel



Al canımı diyorum sana yüzlerce
Sevdiklerimin
Yani sevenlerin beni
Ağlayabileceğine inanayım

Dipnot : Bir ablam var benim
İçinde dört yüz abla daha
Bir anne bir baba bir kardeş bir aile bir ben yok bir var tek
Çok mu yalnızım ne

Neyse ne
Doğduk bir kere
Start verildi
Koşu başladı
Silah patladı
Çocuğun kolu koptu
Tamam
Savaş konusu
Kapansın



3 -

Kuşlar cidden ölecek birazdan
Yani ölmeliler, yanlış olmasın onlara
Yaşayamıyorlar adam akıllı
Pardon kuş akıllı
Bizi izliyorlar gece gündüz
Gündüz gece
Gülüyorlar öylece


Masum bir maske lazım
Kanattan - Tüyden - Buluttan maske


O çantadan çıkarayım ben şimdi listeyi
Sonu çok belli öykümün başta olduğu
İnsanlık adına susuyorum oysa
Oysa tanrıya Allah demek kadar güzel şey
Susmak
Ve çay içmek, şekerine parmak banmak
Anmak bile bazen
Güzel .. yani kadın saçı aslen

Devir daim ilişkileri tükürükleyen beynime
Hediyeler alıyorum durmadan
O kadar haketti ki alkışlanmayı
Görmeniz lazım

Anlatmalısınız da zaman zaman



4 -

Siz siz olun siz olmaktan başka bir olayla avunmayın
Bunu kimse başaramaz doğmadıysa fetüs
Devinim gibidir ya kuşkonmaz soslu melodram
Böyle biliniz işte kimliğinizi hani saklatılan
Saklambaç masum bir oyun mudur
Mani mi geleceğe geçmiş
Bir dem demliksiz tadını saklar hep


Açtım - Baktım - Kapadım - Attım
Bir kutuydu yaşamak
Anahtarına kapıldım







Böyle bir son olur ancak
Olup olacağı birkaç dize : savunma
Masalsı diledik dimağımıza bir rol
Şimdi çırpınası kuşlar ölüyor
Ve gökyüzü ve birazdan
Deniz ve balık kokacak





. . .





Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Benny Pettersson

Ne de güzel en güzel


Ölüler en güzel susar *


. . .

Muhacir bir yalnızlıktır zaman
Enel susuşları biriktirir
Cebi sökülmemiş hiç duygunun
Kalpleri eksik sevindirir

Ben ölü olmanın skecini yazıp
Dağa taşa oynamak isteyince
Bir el silah sesi duyuldu dünyada

Çok mu hızlı dinlendirilir burda
Yeri gelmişse bir tesbihtir zaman
Tespit olamama yongası canın değil
Şair meraklı delinin öyküsüdür zaman

Ve ölüler bir de
En güzel yalanlar


. . .

* Ölüm yazıtları / Erol Özyiğit / HUY DEFTERİ


Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Steve Salmons

Bir bardak gibiyim


Sağılmış inek memesi tadında seviyorum seni, ey
Tutan kaymağı ve şekerli tadı ile
Bir bardak gibi bir bardak gibiyim ben






Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Anonim

Hanım ihyası


Dil kenarında yanan bir zaman bu sana benzersiz
Çembersiz bir tasvir kalıbıysa aralık gözlerimde sen
Ve seni öpebilir miyim ihtimalini düşünüyorum bayağı

K harfine çıldıran kelimelerden seçtim hayallerimi
E harfine müstehcen olur diye söyleyemedim şeyleri
L lale devrimidir C Cemal Süreya imiş şair söyledi
Ve seni görebilir miyim ihtimaline sövüyorum aşağı

Alık isyanı değil hanım ihyasıdır şiir apaçıksızlıkdır
Bir şizofren dehasında doğmuştur kurgusallığımız
Ve mahrem ve kahpe ve sahleplidir biraz sözlerim
Seni sevebilir miyim ihtimaliyle yoğruluyorum az




yadaenbasitindensaçmalıyorumduuuuuuurrrriki


. . .




Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Marta Cernicka