27 Ağustos 2009 Perşembe
Alaz
Bedeni
Kaybedince
Anlar insan
Bir rengin
Siyaha
Çaldığını
Ve nefsi
Şekerle
Kandırmakla
Kapanır
Günce
Adı ömürdür
Yazılmayan
Şiirin
Emre Gürkan Kanmaz
Cüzzam
Ayyaş
1-
Ayyaş bir rüzgar
Çekti içini
Döküldü kelebekler
2-
Beni sandı bir martı
Israrcı bir kente göreydim ...
3-
Torpido gözü
Tribün
Temaşa
vs .. vs ..
Ben
Turptaki " T " yi severim
Bunu bilen
Rüzgar be rüzgar !
Şimdi olamadıktan sonra sen
Evdekilerle yetinişimin anlamı da yok
Şiir sosyalistliği
Çokluk ekonomisi
Çocuk pespayeliği
Ben bilemem
Sen buna ne dersen de artık .
Söylesene
Neye yarar ki rüzgar ?
4-
Ayyaş bir rüzgar
Şimdi parmağımda
Piyano tuşları
Emre Gürkan Kanmaz
25 Ağustos 2009 Salı
Ardıyız
Ayfer Kağıtçı ve Nevriye Başatlı içindir . . .
Sert bir ses
Vaktiyle geçti
Ardını
Süsle yonttu
. . .
Kalplerin
Suyu değişip
Mikrobu
Alındığında
Göğe bakmalı
Ne minikmiş ( iz )
Denir ancak
Y o k s a
Susmalı mı ?
/ /
Bulguları değil
Olguları öperiz
Tutup göğsüne
Kurdale iliştirir
Uyup düzene
Maniler düzeriz
Susup konuşup
Aşka düşeriz
. . .
Eee
Ne kaldı başka ?
Sessizlikten geldik
Sesin ardıyız biz
Emre Gürkan Kanmaz
Lahitler heyelanı
tekerleme gibi ölüm
sayıklıyor dilim
çardağa asılı ömrüm
bir keman sesini avuçluyor
gönlüm
yırtılıyor göğsündeki ameliyat izinden
kanıyor düşüm
elimden tutup götürüyor
beni kendime
kadınlı çocuklu
bakir korkum
rüzgarı sallıyor boyuna
çok sevdiğim salıncak
tutunuyorum zincirlerine
zıvanası martı kanadı
göğüm
ey zaman!
tenindeki uçurumun
lahitler heyelanından geliyorum
attığım her adımın
boşluktaki anlamı
kördüğüm
Emre Gürkan Kanmaz
Yabancı
Analiz
Bağırsan şimdi Kuveyt'e kadar ulaşır sesin
. . .
Kilo vermiş bir ulağın sarsıntılı düşünde sincaplarla aynı kefeye konulan ormanda
Yoğunluk çabasına kurulan bir saatin en yelkovan dokunuşusun
Ne alıp ne verir bu aşk düşünmeye değmez bilirsin
Ne kadar ruj birikir sokakların soluğunda ne kadar elzemdir lastik izleri
Bilirsin sevmek kutsal kitabın her defası değiştirilmeye çalışılmasıdır
Bakmadın mı kendine yaralı bir madeni paranın kayboluşuyla ?
Sormadın mı güzellik granit yorgunluğunun en yumuşak karnı mıdır ?
Öpmedin mi beni kedilerden sıkıldığım bir anda dudaklarım erirken ?
Ve de gitmedin mi göğüslerini toplayıp burnumdan işte bunu sormalı mıyım ?
Sigaranın envai çeşidi yasak artık insana buraya kadar herşey normal
Bataklıklar kurutulmadan sineklerin sınır dışı edilmesini az çok anlarız
Fabl türü terimler tüketen ruhumuzu ruganlara sığdırmaya çalışmak da normal
E peki biz neden hala eşekliğimizden vazgeçmiyoruz semerlerin müzayede çağında ? ..
İpin maskülen kopuşunu şahitten sayan şiş çöplüğüne tura çıkan bir adamım ben
Olmuyor durağan bir papatya gözümde çünkü senin kopyaların hesapsız bini aştı
Otobüse binmeyi geçtim tabanvayı seçtim İstanbul'un bir adım olduğunu keşfettim
Diline damağına oradan kırlangıç yuvası sayılabilecek bir dehlize demirledim sevgilim
Ki oradan herhalde bir çağlayana çıkar bu yol ya da bir hapishane kırçıllığına değil mi ?
Pnömatik mühendisliğinden kalalı çok olmadı çünkü basıncı yok beynimin
Samduy tadında ılık meltemler boşaltan üreme sistemimin değeri düşer gün ortası
Salt bir güneş yanığına alışkın muhabbetlerimizin özleten bir yanı olduğu doğru
Ben adına sevda denilen bir hastalığın geç kalınmış evresinde yaşıyorum ömrümü
Külfet sözlerin az kirli kokusuyla düşünürken karşılaşmıştım tanrıyla
Bana herşeyi unutabileceğimi söylemişti hatta adımı kaç kişiyi dolandırdığımı
Levhaların tuzla buz olacağını bir kıyametin tasviri olacağını filan mesela
İddaa ediyorum senin gibi yakut bir sevinci unutabileceğimden bahsetmemişti
Yasirlik prangasız aslında yok efendim kıpırdayamaz konuşamaz mışız
Düttürü bir dünyanın içine eden sessizliği alıp gönlüme sokmanın tam sırası
Yogadan doğan için çeperine sürtünen entellektüel organizmalar isyancıldır
Bunu bilerek bir yarışa başladım isterlerse diskalifiye edebilirler geç değil
Ya da bir kupa verirler onunla avunurum torunlarım olur ardından gülümserim
. . .
Bağırsan kim bilir Çin Seddi kadar uzar sesin
Emre Gürkan Kanmaz
17 Ağustos 2009 Pazartesi
Kelebek ve bir zaman
Kelebeğim öleceksin
Bu senin yaşama hakkındır
. . .
Odalara sıkışırsan yaşayamazsın
Görmek zorunda kalırsan insan yüzlerini
Duymak zorunda kalırsan eşitsiz sözleri
Mesela yalanı, olmayanı
Doğduğun yeri unutursan
Vallahi sana yazık olur
Bu yüzden git
Çok uzak olsun yol
Bol güneşli
Rüzgârı dikişlerinden patlatıp
Dikmelisin kendine tıpatıp
Yani gitmelisin
Bu yüzden uç . . .
. . .
Kelebeğim öleceksin
Senin ömrün bir zamandır
2005 / Edirne
Emre Gürkan Kanmaz
15 Ağustos 2009 Cumartesi
Aynı... ve içinden görünen
1 -
Devşiren ve devşirilen
Aynı
Sesin bir trafik lambasını
Oluşturduğu yerde
. . .
Bir kız çocuğunun
Saçları : Arnavutköy
Gözbebekleri
Endamlı bir kısrak
Varıp gitmeli kendine
Sonra yeniden
Mürekkep kurumaz
Dile kolay
Yazacak çok şey birikir
Her yaşamda bu böyle
Silinir
Yeşilce kokar
2 -
Gitme kal
Dediğinde Arif Damar
Gitmez kalırsın
Keskin bir bıçaktır
Çünkü şiir
Görünmez yolları kesen
Cüzzamlı bir harami
Parçalara böler anlamı
Durmadan ve ısrarkeş
Tutkal olur
İşi gücü bütün eder
Yavuz bir düş nemi
Yatak ağlatır
Avurtları çökük bir hikaye terlemiştir
Sen değil
Korkma bu yandaşsızlıktan
Melekler marmelattan iyi anlar
Ağzına çalınır annenin güldüğü
Sabret ve bişrev !
3 -
Heyhat . .
Sen değil miydin anlam çatıştırıcı ?
Yok sayma tanrıyı
Ve var sayma sen olanı
Karınca yükünden ağır olmalı neşen
Şiire uğra bir ara
Bir pazar günü beş çayında
Anlatmak lazım insanı
. . .
Bir garip Orhan Veli
Veli'nin oğluyken
Utandı İstanbul
Parası yoktu
Borç verecek
Martılar
Ufkun dikine uçuyordu
Demek ki insan
Bir resmin imlasız eskizi
. . .
İnce belli bardağa özenen tan
Kırılır mı acaba ?
Peki , kediler esnese
Deprem olmaz herhalde
Yürüyebilsek varılır mı günceye ?
4 -
Ne kadar farklı şu " Aynı "
Benim gibi
Aynaya bakmasını seviyor
. . .
Emre Gürkan Kanmaz
Firuz
Tekerleme
11 Ağustos 2009 Salı
Kafsiel için mektup benzeri
Senden korkmuyorum . Sadece ürküyorum . Yolda giderken
Bana kızarsın , olur böyle şeyler . Ben nasıl bilmiyorum yolu
Orası ayrı . Bir de tanrı . . . Elinde çiçeklerle mi
Karşılar beni ?
Anlatması güç , zariflik kediden başladı , ilk önce damıtılan buydu sesimde
Buyur ettim , konuştuk , seviştik kediyle yumak yumaktık
Ben çok zevk alıyordum
Kedi miyavlamasında boğulacaktı ve sütünü dökmüştüm
B i r a p a r t m a n d o l u s u g ö l g e y e
Tabi sen bunları bilmiyorsun . Kedinin içinde
Söz .................................................................................................................................................... ve çok bahsetmemeli bundan
Geleceğin zaman
Umarım hazırlıklı olurum sayın abim . Abdestim yoksa haber et tazeleyeyim
Ve o son akşamı , ceketime ilikli kuşları
Temizleyeyim olmaz mı ?
Hayat bacak bacak üstüne attığında doğmuşum
Nerden bilecektim seçtiğim rolün altında kalacağımı
Neden silindi levham anlamış değilim
Hitler ben olsaydım yemin ederim söylemezdim
Bu k a ç ı k astarsızı kim dinler hem ?
Seni merak ediyorum . Sadece ürküyorum
Yolda giderken acıkırsam köşede duracağız ona göre
Ben çok yemek yerim , hatta en sevdiğim yemeğin adı açlıktır .
. . .
Burda yazılanlar
Aslında mektubu oluşturacaktı sana . Ama
Aklıma başka birşey gelmiyor affet .
Yarın erken kalkıp banyo edeceğim . Çok da yorgunum anlarsın . Ruhumun kemikleri cılız
Unutmadan söyleyeyim arkadaş . Korkmak ile ürkmek aynı şey
d e ğ i l d i r !
Gözlerinden öperim .
Ocak 2009
Emre Gürkan Kanmaz
Aşk anlatan deneme
Bir aşkın
Yavruağzı sesine kanmak
Büyük aptallık
İri gözlerine
Şuh dudağına
. . .
Bir aşk
Kalbin gömleğini ütülürse
Askıya asılır
Kattiyen
Buruşmaması lazım
. . .
Bir aşkı
Yatağa atmak
Suç sayılabilir
İçine sarıp
Loş gecenin
. . .
Bir aşkla
Çoluk çocuğa karışmak
Darbe gerektirir
Beyaz kağıdın
Arandığı vakit
. . .
. . .
Ve bu
Bir aşkıyla yine de
İnsan ölüme gider
. . .
Emre Gürkan Kanmaz
7 Ağustos 2009 Cuma
İçi dışı şiir
Asidini süzerek içiyor zaman
Domatesin kızlığını
Hayatın içinde gördüm
-Umarım bana deli demekte geç kalmamışsındır
Rüzgarın lifine takılan
Sivrisineğin ağbabasını
Hayatın içinde gördüm
-Sanırım bana deli demekte geç kalmamışsın_
Atomlarını ayrıştıramayan
Yapay zekanın hesabını
Hayatın içinde dürdüm
-Tanrım, bana deli demekle geç kalmamışlığı __
. . .
Ben aslında öldüm
Hayatın içinden döndüm
3/08/2008
Emre Gürkan Kanmaz
www.oezers.com
Susmak nedir bilmiyorum
Kaldırdım susmayı
Arasına koydum kitaplarımın
Düşüncemi parlatıyor şiir
Işıldıyor ellerimin değdiği her sayfa
Bakıyorum insanlara
Sıvası döklmüş bir düşün balkonundan
Daldırdım susmayı
Zihimin öfke gölüne
Kararsızlığım tufan kopardığında
Masum gözleri var dünyanın
Güneşe bakmaya çekinen
Bedeni çok eski bile olsa
Toğrağını bildikçe
Çocuklar gibi açılıyor çiçekleri
Bilgiye aç
Özgürlüğüne düşkün
Saldırdım susmaya
Ay ışığında kemiğine ulaştım dilinin
Her sabah benimle uyanan
Bir sorum var
Duyacağım cevaptan korkuyorum
Kalbime ulaşıyor
Kapıların ardına
Ahenkle dalgalanan yeni yıkanmış
Saçları gibi kokuyor İstanbul ' un
Sevesim geliyor
Bilen yok mu
İnsan niye böyle insan
Kandırdım susmamı
Ona çok uzak bir yer için
Uçak bileti aldım
4/5/04
Emre Gürkan Kanmaz
www.oezers.com
İstanbul
5 Ağustos 2009 Çarşamba
3 Ağustos 2009 Pazartesi
Senden yana
Senden yana
Değildir bu hüzün
Emin olasın
Şen yüzüm,
Çocuk yüzüm.
Senden yana
Dingin bir köy sabahı
Taze demlik bir fincan çay
Ve rafadan yumurta.
Sonra ırmak serinliği
Sonra haylaz uçurtma.
Senden yana
Değildir bu hüzün,
Şen yüzüm
çocuk yüzüm
Belki ölümden yana
2005 / İstanbul
2009 / Hantek Edebiyat Dergisi / Ağustos / 8. Sayı
Emre Gürkan Kanmaz
2 Ağustos 2009 Pazar
Akılsız kalem
Kanatlı denklem
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)