16 Aralık 2011 Cuma

Çok Sesli

Olur olmaz, pardon, oldun olmadın
Durdun, kalbimin cebine saklandın

...

Çellolar küfretti suratıma bil diye söylüyorum
Çok sesli bir rastlantıydı haritama bakındım

Manası neydi ben faturaları dahi ödeyemem
Kalktım sana saklayacağım hayata başladım

Sokakları kirletiyorum şimdi kediler isyanda
Çöpleri karıştırıyorum eskimiş sesler var orda

En pejmurde İstanbul'u aşırdım sabahın körü
Öğlen vakti anlayacaklar ortadan kayboluşunu

Sonra nedir o senin kimyası bozuk naraların
Sanki senden yüzlerce sensizlikse sonsuzluk


...

akıl almaz, sanki, aklım yaşlandı
çoğulsun, seni kendimde saklayamam



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Brian Jagd Mauritzen

13 Aralık 2011 Salı

10 Aralık 2011 Cumartesi

Oldukça, sen olmadıkça ...

Oldukça akıyor zaman
Rimelinden
Fahiş fiyatıyla gecenin

Fahişe demirlerin
Bildirisi gibi duvara_
Duvar gibi bir adama

Oldukça resmediyorum
Eserinden
Faydalanıyordum rabbın,

Saatin ayarlanması biraz
İçkime buz koymak diyorum
Şehrin orta yeridir bu bar :
Savunmasız kalbim ...

...
...

Oldukça Can baba şimdi
Oldukça bir çocuğum hayali
Yani hep donuma işiyorum
Çok olduğunla
Olmadıkça sen ...



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Andrey Vahrushew

Heceyıkayan


Heyelan.

Nerde görsem tanırım.


*Bir çocuğun ötenazisiz gözlerinden
  Yağmalanıyor onca şiir
  Onca dünya

*Olanca hızıyla kesiliyor soluğundan
  Doksan yaşında umut

*Otobüsler, yoksa obualar mıydı
  Sessizlik yutan ?

*Beyaz adama soruyor kolu çalınmış
  Büyüme yetisi olmayan tanrı :

- Bayım, kolum yeniden çıkar mı ?

*Salınımsız kanın dahi anlatacağı vardır
  Yoksa etin içinde devrim yaratır



İşte her hecenin anlam kaçığıdır riya



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Andrey Vahrushew



Ucu Ucuna


Ucu ucuna bir fayda
Sağlayabilir inanç
Bir uçurumun ucunda
Ucu ucuna bir yalnızlıkla …



Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Kharlamov Sergey



24 Kasım 2011 Perşembe

Temelinden sarsılan rüzgar açlığı

Çok korkmayın, az üşüyün
Çünkü burda bir oyun başladı mı ... ?

...

Aslında kimden öte bir sesleniş motiflenmiş
Yemek çekleri mesela gülümsemeleri doyuruyor
Bir Angela mesela küllerini oğulları yerine tüketirken
Salaş çekinceleriniz olabilir mi adlandıramadığınız ?

Ülkemin her kadınını sevme suçundan yakalanırsam
Bütün kocalar Che'den daha çok benimseyebilirler beni
Temelinden sarsılan rüzgar açlığıyla kıvrandırabiliriz
Tanrıyı değilse de umut dilendiren kavalyecibaşıları

Böyle de şiir olur mu canım demeyin yalvarabilirim de
Ajanları peşime takarsınız tümceleyin olur bitiverir
Bir kedi ciğerinden yırtar alkole yatmış sokaklarımızı
Böyle de yazılmaz da demeyin böyle bir hayat var çünkü

Kompliman sayılmaz yüzleriniz ancak güzelce çizilir
Teorik olarak masalların kapılarını örtmeyişi sanki
İşte bu bizim büyük çaresizliğimizmiş yeni öğrendim
Elektromekanik okumamanın eksikliğinden olamaz

Kimin yanılgısıdır blues bakan gündendiler, söyleyin
Kimin aşkı peyderpey onurlandırmışlığı teminattır
Kimdir o, bir peygamber edasıyla tümden unutturma
Yeteneği vardır; cümbür cemaat hayatın aritmetiğini ?

Saklamayın n'olur ben külyutmazım kökümde, n'aber ?
Bir krizantem intihar edecekse yeryüzü istifleyebilirim
Sigara külüyle hatta bir kız kulesi, acemkürdi makam
Tokmaklayabilirim ruhlarınızı falakadan demleyebilirim

Mavi kırmızı siyah ya da evren alabildiğine renksizlik
Sahi, hırsızı aleyh kılan meşru müdaafanın hukukuna
Kuble ihtiyacıyla ihya edebilir miyim şiirin imgelemini
Yoksa olamaz mı böyle birşey yoksa çıldırıyor muyum ?

Sakat tarihimde şoselerinden utanmışken kalbimin
Irmaklar kadar hayret verici özelliğiyle fena devingen
Fazlaca hoyrat inatla feminen dahice ve limonatalı
Masum bir yaşanmışlığım olacaktı ceketimin cebinde

Şimdi bütün bir resmin negatifine çıkarımda bulunsam
Bana allı pullu olmasa da sanki bir manzara kalacaktır
Kat izinden başlayabilirim aslında sesimin, tercihen ;
Yapraksızlığı gibi mevsimin ortası çıplak ağaç yanımla

Anımsa lütfen ! Ayrıksı bir inançtı elmanın çürük sözü
Lunaparklarından utanırdı buralarda sonsuz çocuklar
Ben de sonsuzdum lakin çocuk olmayı nasıl olduysa
Adil olmayan bir muhakeme salonundayken unuttum ...


...


Size ne deniyorsa onu yapın
Çünkü vicdanınız alkışvari patladı ..!




Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Kharlamov Sergey



23 Kasım 2011 Çarşamba

Heyecan Sığınakları

Yığınak diye bir kelime var mıdır _







1 –



Aklın en köşeli tarafını geçince

Kendini deldirmeden

Kalbin en oturaklı tarafında

Yazmaya başlamalısın.

Fışkırmalısın kan gibi, kan-ter içle

Panter bir eda vukusuna üzülme

Sen çünkü en sabit hareketsin düzlemde,,,









2 -



Anlaşılamamak bir tabure midir,

Ya da kedilenmiş bir Dali ?

Sahi

Sahil boyunca açılıyor zaman

Dahil üstelik bütün mavi

Azmaya başlamalısın

Sivilce gibi ergenlik gibi

Delirmiş penis uçları gibi

Ama pornografi şiir gibi

İpeksi olmalı …











3 –



Sebebinden yoksun her sigarada

Buluşuyor bir orman dolusu yağmur

Ceketimin cebiyle

Free as the wind çalıyor boyna

Upuzun kadınlardan hoşlanan renklerden

Herhangi birisin sen şimdi öylesin şimdi

Öğlesin belki kupkuru yüzünle çatlak yaz

Ben niye ıslağın ortasıyım, o da ayrı konu

Bana kalacaksa











4 –





Şükür ki şükredebilir insan

Kisvesiz yapabilir üstelik bunu

Sen ben Ayça onlar her daim herkes

Çok kez susabilir de ayrıca bir çocuğun

Reçelli oyuncaklarına











5 –





Midenin yırtık donundan da fırladın mı

Bak abisi işlem o zaman tamam …















2011




Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : David Paul Lyon



10 Ekim 2011 Pazartesi

Elit ya da bir öykü başlangıcı

Elit bir şey yapalım seninle şimdi

Ben bardakları sen çaydanlığı hazırla

Böreği dilimleyelim elimiz soğan koksun

Zaman masamıza uğrar soluklanmaya



Sevimler de gelsin konuşalım şiirden

Çamaşır suyunda bekletilen maskelerden

Ya da yüzümüz yıkanamaz bir gerçek

Ama konuşalım susmayalım bu seferlik



Sevmek elit mi ya da aldatma olasılığı

Halı desenleri şirindir öykülerde ne güzel

Geçişi ipeksi şarkılarla erinçli sevişmek

Düş kurmalar kadar paha biçilemezdir





Elit bir şey yapalım seninle şimdi

Çiçekleri gezdirelim sokaklarımızda

Başlayıp içimizdeki topraklardan




2010 / İstanbul


Emre Gürkan Kanmaz

İllüstrasyon / Fotoğraf : Dan Park


Üşüyen

Üşüyen bir sigara mıdır ağzında ...?







Yakartop boşlukta selamlıyorsun

/Yakmayacak ışıklarını bu gece şehrim/

Duman kafalı başıboş tamtamlarımı



Adi bir öfkenin elinden gelen tam da bu

Açmazda olduğunu bildiğinden emin

Ağzına dayıyor mitralyöz makyajlı tanrıyı



Sanki kuşların etsiz tadıyız, iyi mi

Sözcük bağışlamayacak kibirli şiirleri

Ve dahi aşk katı bir maden değilmiş







Üşüyen biz olmalıyız sigaranın ağzında



2011 / İstanbul

Emre Gürkan Kanmaz

Fotoğraf :Antoneta Wotringer


Moruk

Moruk, Beyza’dan ayrıldım bu gün

Annem sürekli telefonla konuşuyor

Arsızlık diz boyu kulaklarımda, iç çamaşırım

Şehla bir ıslaklığın iç gıdıklayıcı rengi

Kardeşim sürekli topuklu giyiyor

Moruk, olmuyor, böyle olmuyor



Göze göz sese ses bir karşılıkmış hayat

Kırışık ya da ılık bir tümceden medet

Umuyorum vallahi çok umutsuzum

Vallahi demişken oruç tutar gibi

Çok bağlıyım bağımsızlığın boğumuna



Moruk, kapalım bi büyük kusalım sonra

Duş alalım, yıldızlar hep geceleri işer

Nasıl bir derde düşelim, evet nasıl biz de

Bilmiyoruz ya hani, dur bakalım .. kısmet

Bu arada arada kalmak fiili bizi selamlasın



Çakmak lazım aklımıza tertemiz günceyi

Moruk, ilaçlamalı yani bütün saf dokuları

Gevende müziğiyle soluklanalım zeminen

Feminen bir kimlik çıksın sonra adımıza

Annem aslında bu kadar uzun konuşmaz

Nasıl oldu anlamadım ahizeden boşandık



Çok uzun yolların kısacık adları olurmuş

Saçlarımız uzadıkça adımızdan harflerin

İpliklerinden başlayıp kati çözülmelerine

Şahit olduğumuzda kim bilir neremizle

Tamamlamaya çalışacağız takribi ömrünü

Seyahatimizin, kim bilecek ki bunu moruk ?



Tamam hadi ben olası depremleri soslarken

Sen ulu orta bir kediyi boğuyor olamazsın

Dolamazsın mesela bacaklarından başlayıp

Misket kadar gözlerinle çeketinin iç cebine

Tanrısından sıkıldığın Marmara Denizi’nin

Söyler misin arkadaşım, şimdi haksız mıyım ?



Moruk, kız ayrıldı sonunda benden iyi mi

Kaçtır ihmal ediyordum ruhundan öpmeyi

Sonra hala baktım kardeşim topuklu topuklu

Nasıl desem … şiire açık bir başkaldırı bu

Birden bitmeyecekmiş gibi her şey, korkunç

Azıcık aşım ağrısız başım, ölümü düşlüyorum







2011 / İstanbul




Emre Gürkan Kanmaz

Fotoğraf : Salvador Sabater

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Radde bağımlısı

" Karakter her zaman bendim,
Sadece kurnazca saklanıyordum ... "

                                         Jorge Luis Borges


...

Hasarlı bir kelebek kanadı
Bu öykünün başlangıcı
Yoksa yollar, arabalar
Daha lastik izleri varolmadı

Katarakt bir katre
Olur mu hiç demeyin lütfen
Sizin sihirli bir belleğiniz olsa
İnanın kedileri kent bilirsiniz

Ve ölümün narin tadı
Eskimeyecek bir radde adı
Ben bu yoğunluğun kalbine
Giden yolu bildiğimden yazıyorum

Ben bir bağımlı olarak radde
Çoğunluğunda bulunmak
İçin şair olmaya çalıştığımı
İtiraf etmek zorundayım


Sevgili dostlarım
-ya da genel adıyla insanlık-
Sizi kandırmaya çalışmıyorum ...

...



Emre Gürkan Kanmaz

2011 / İstanbul
Fotoğraf : Daniel Henrik Hoga



N'aber ?

Caddelerin hoşuma gitmiyor !

Çünkü ben foseptik değilim,
Çünkü bir çiçeğin köpüklü ağzı gibi baştanbaşa bir şehri
Yenileyemem.
Küfrü bizzat öteleyemediğin gibi
Beni de çekemiyorsun
Biliyorsun

Çünkü ben inşaat değilim,
Çivilerden betonlardan yani kütlelerden amne harcırahı
Kesemem

Kilitli taşların fazla itici !

Çünkü yolların bir yere gitmediği
Aşikar olsa da bir öyküdür tutturmuş gidiyoruz
Sahi
Nedir filmleri kitapları büyülü kılan ?
Bir yılan ?
Bir fizan ?
Hafızan ?

Viyadüklü kalbin tıkanıyor !

Çünkü fasiküller aşkına zımbalanan sesin
Kırışıyor
Çünkü körelen bir törpü gibi ellerini ellerim
Yıpratıyor
Çünkü kalın yazılan harfler eksik klavyende
N'aber ?


...

Galiba hoşuna gitmiyorum !..



Emre Gürkan Kanmaz
Hayal Bilgisi Dergisi / 4. Sayı / Temmuz 2011
Fotoğraf : Matthew Loeber

22 Mayıs 2011 Pazar

Delirme delisi


Sen, beni açıyorsun
HAVAYA DEĞEN AĞIZIM
Biz, şiirin henüz icad edilişi
Olmalıyız .

Tartışmak için ayaklarımızı
Üzülmek için safra kesemizi
Unutalım .

Bu arada
Yıpratmak lazım
Sesini
Yalnızlığın

Yalnız
Delirince
Ekim gibi
Göğsüme
Matematiğini
Unutuyorum
İnsanlık tarihinin …





Emre Gürkan Kanmaz
Fotoğraf : Rossen Nickolov

16 Nisan 2011 Cumartesi

Meczup Marşı

Varlığın su götürmez bilinci

Zamanın unutkanlığını yırtıyor

Ah, tanrıya çekirdek kokusu gençliğim ..!

Elde var sıfırların nezaretinde

Susuşum ışık kırılması gibi uzuyor



//



Ben

Granit kökenli kızların avuçlarında doğdum

Akşamları sızdıran

Paris komünü tadında

Elegan yalnızlığımın üstüne kustum sonra,



Yavruağzı konuşmaktı sevda

Şoselerini kazıtan punkçı kentim gibiydiniz

Heryerinde haşlanmış ses bombaları

Anneler de vardı : Akordu yağmalanmış lead gitarlar

Astarlar,asetatlar..

Koşularını tamamlayamayan vasat atlar ;



Evren yaması değmesin gözüme

Dikkat edin,hasar patlar !



. . .



Yokluğun su yosunlu elipsi

Mekanın salaşlığını sınıyor

Evet tanrım,evet günebakan tarlası kalbim,



Ben insanlık,

Kainat ben,

Klasist bir meczubum maalesef ...





...







Emre Gürkan Kanmaz
2011 / Konya
Fotoğraf : Hugh Hoffman