10 Ekim 2011 Pazartesi

Moruk

Moruk, Beyza’dan ayrıldım bu gün

Annem sürekli telefonla konuşuyor

Arsızlık diz boyu kulaklarımda, iç çamaşırım

Şehla bir ıslaklığın iç gıdıklayıcı rengi

Kardeşim sürekli topuklu giyiyor

Moruk, olmuyor, böyle olmuyor



Göze göz sese ses bir karşılıkmış hayat

Kırışık ya da ılık bir tümceden medet

Umuyorum vallahi çok umutsuzum

Vallahi demişken oruç tutar gibi

Çok bağlıyım bağımsızlığın boğumuna



Moruk, kapalım bi büyük kusalım sonra

Duş alalım, yıldızlar hep geceleri işer

Nasıl bir derde düşelim, evet nasıl biz de

Bilmiyoruz ya hani, dur bakalım .. kısmet

Bu arada arada kalmak fiili bizi selamlasın



Çakmak lazım aklımıza tertemiz günceyi

Moruk, ilaçlamalı yani bütün saf dokuları

Gevende müziğiyle soluklanalım zeminen

Feminen bir kimlik çıksın sonra adımıza

Annem aslında bu kadar uzun konuşmaz

Nasıl oldu anlamadım ahizeden boşandık



Çok uzun yolların kısacık adları olurmuş

Saçlarımız uzadıkça adımızdan harflerin

İpliklerinden başlayıp kati çözülmelerine

Şahit olduğumuzda kim bilir neremizle

Tamamlamaya çalışacağız takribi ömrünü

Seyahatimizin, kim bilecek ki bunu moruk ?



Tamam hadi ben olası depremleri soslarken

Sen ulu orta bir kediyi boğuyor olamazsın

Dolamazsın mesela bacaklarından başlayıp

Misket kadar gözlerinle çeketinin iç cebine

Tanrısından sıkıldığın Marmara Denizi’nin

Söyler misin arkadaşım, şimdi haksız mıyım ?



Moruk, kız ayrıldı sonunda benden iyi mi

Kaçtır ihmal ediyordum ruhundan öpmeyi

Sonra hala baktım kardeşim topuklu topuklu

Nasıl desem … şiire açık bir başkaldırı bu

Birden bitmeyecekmiş gibi her şey, korkunç

Azıcık aşım ağrısız başım, ölümü düşlüyorum







2011 / İstanbul




Emre Gürkan Kanmaz

Fotoğraf : Salvador Sabater

Hiç yorum yok: