21 Aralık 2009 Pazartesi

Tetik şeker


Ateş edesi var geçmişin
Saymak istemiyoruz
Ruh deliklerini

. . .

Kirlendi bez
Sildi aklımızı
İs doldu

Dahası
Bunaltıcı
Buz sıcağı

Soydu
Ve oydu
Pişmanlık

Keşke
Keşke olmaktan
Öldü asıl

Bir yandan
Köpürürken Aras
Korktu

(Yıkansa
Geçmez
Demiştir)

İnsanın
Yatacak yeri olmadığı-
Doğru mu ?

. . .

Geçmişin ateş altında
Zamanı suçluyoruz
Ne güzel




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf :Wojciech Grzanka)

15 Aralık 2009 Salı

Anne şey ...


Anne çişim geldi
Anne karnım acıktı
Anne yoruldum

Anne korkuyorum
Anne zorlanıyorum
Anne yoruldum

Anne çok mutluyum
Anne karnım ağrıyor
Anne yoruldum

Anne ağlıyorum
Anne ağlama
Anne yoruldum

Anne gidiyorum
Anne varamadım
Anne yoruldum

Anne hayat bu
Anne ölüyorum
Anne yoruldum




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Marc G.)

Sus payı


Bir feryat : Portakalın sivilcesi patladı
Sürdüm elime yüzüme , koktum geceye
Bıçak , bileyen gözüme değdi . Su yankısı

Bir gazel : Pencere macununu bile sever zaman
Kaç kişi çeker , kurtaramaz marduk dilimi
Potalarca ölüp , posalarca bezenenim . Yalan

Bir resim : Kuyruk acısına soyunandır güzel
Burun kıllarından tanırız evhamlı çekirgeyi
Harfi harfine tenimizdir , şiirin . İsterik ecel




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Maya Altınorak)

Etkiler


Sesin düğmelerini çözersen eğer
Göğsünde koca bir yarık görürsün

. . .

Pınarların , hakikatların elekten geçtiği
"Sıcacık çorba tüter , sevincinden ağlarsın " zamanı
Şiirin köşebaşları tutulur , kedileri toplanır
Ve hep bir ağızdan insanı oluşturmanın hazzına varılır .

Evreka ! Ben şimdi çakmak taşlarını yerken
Buldum resmini ruhun
Işıklı kelimelerin yontulduğu tanrıda yüksünen .
Bir tabu , çocuk naniği evrenin
Masa başı işini geciktiren şairdir . Anlaşılır . . .


Top mudur , tüfek midir aşk ,
Boyuna vurulalım , kanın gölgesine kanalım ?

. . .

Sesin düğmelerini çözmezsen eğer
Göğsünün , gizlediğin yarığı görürler






Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Daniel Ross)

Gizli resmin tasviri


Aşktan
Ne çalabilir
İnsan

. . .

Liman :
Böylelikle kuşe kağıt

-

Limon :
Ağzın kayıp sokağı

-

Leman :
Kadın ve daha kadın


. . .

İnsan
Ne saklayabilir
Aşktan




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : A.Brito)

11 Aralık 2009 Cuma

Bunlar olmalı mı gerçekten ?


Öptüğünde dudağı bir tarafımı
İşte o tarafım böğürtlen kokmalı !


. . .

Sokmalı
Beni
Yerin dibine
Güneşten kopma
Bakışları
Bilmemnesokağındadizlerimdentutup/alaşağı
Tamam olmadı vurmalı
Namluyu tıkmalı ağzıma


Tutkalla tutturmalı
Ömrümden başlayıp
Tutkumda sonlanıp
Bir duvara
Sonra öbürüne
Büstleri kıskandırmalı

Herkesin içinde
Çocukmuşum gibi
Kıyasıya azarlamalı
Ağlamam gelene kadar
(Çişim gibi)
Bağırmalı
Yetmez bilirim
Tokatlamalı da


Ben kimseziler yurdu gibi çokçayım
Herkesi barındırır bu köhne aklım
Tek çare eğer buysa
Kapıya kilit vurmalı
Kapatmalı beni


. . .


Sevdiğine inanırsam
O zaman adına aşk denilen eziyete
Katlanmalı !






Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Yuri Bonder)

Yalan tabi


Yalan bir çöl bitkisidir
Ne kadar kök saldığını gizler

Su istemez
Gün ışığı asla

Varlığını korumaktır bütün işi
Ağızlı kumda




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Mert Önengüt)

Suları sözlemek


Suları sözlemek
Coğrafyalara özgüdür

Kasımpatılara
Değirmen taşlarına

. . .

Suya sözleri döküp
İyice karıştıran
Zaman / dır / Kimdir ?
Ne anlarsa su bundan
Kendine karışır

Ama .

Suları sözlemek
Yusufçuklara özgüdür

Bir şaire değil !




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Lúcio Neto)

Ses nasıl yenilir ?


Dövüşmek gerekir sesle
Yendiğimiz vakit
Şiire varılır

. . .

Bütün pizzanın dilimlenişinde kokan ses
Her ne kadar cazip gelse de kulağa
Tadının bozulduğunu saklamaya çalışır

Bir dalga kırılırken güne mesela
Bir otobur heyecan demlenirken makilerle
Gürültülü yüzünü istesek unutabiliriz

. . .

Nakavtı gerekir sesin
Yendiğimiz vakit
Lokavtımızdır




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Seth Siro Anton)

8 Aralık 2009 Salı

Kaçın ordan !


Kaçın ordan
Gürültü geliyor, gürültüyle
Mordan
Bir çiçeğin tenindeki kordan
Kaçın ve saklanın

Çağrılmayın karakoldan
Akordeonları boğan siz olmayın
Gemilere binin
Gondollara
Kaçın ordan

Kaçın ordan
Şiir amaçlı, sırma saçlı
Sevgiliniz yoksa sebeplenin köşesinden
Şosesinden anlayın kentleri
Kavrulmuş ciğer yedirin biblo kedilere

Lütfen
Kaçın ordan
Betonlara sincapları yalvartmayın
Ağaçları sallatmayın ilkokul resimlerinden

Bir yordam bulun
Kuşların patentini alın soluğunuz için
Tanısın bulutlar insanları, insanlar gökkuşağını
Çalımlı yıldızları, sulandırılmış akşamları

. . .

Kurdan ve kuldan anlayan perileri toplayın yemek masanızda
Kar maskelerini gaz maskeleriyle karıştırmayın ayazda
Ve bilin ki küçük çocuklar sadece sakız çalarlar
Kitaplardaki yazılarda

. . .


Kaçın ordan
Gürültü geliyor, gürültülü
Hal değiştirebilen zamandan
Kaçın ve saklanın






Emre Gürkan Kanmaz
Temrin Dergisi / 20 / Aralık 2009
(Fotoğraf : Magdalena Wanli)

3 Aralık 2009 Perşembe

Ellerimde kalbim


Bir sakal ıslak şimdi
Bir sakal
Yüzün sularında

Bir beden de eksik
Sevişmek lazım
Zamanında

Ve bir hüzün
Oturmuş yumurta kırmış
Afiyetle yerken

Betim benzim
Ellerimde kalbim



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Adam mills)

67


Bir özelliği yok bu altmış yedinin
Altmış sekize uzanır o kadar
Bir insanın olduğu kadar
Değersizdir istenildiğinde

Maksat tanrıya dil uzatmaktır
Düşüncelerin çağında



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Nebojsa Radojevic)

1 Aralık 2009 Salı

Tahta kuş


Rüzgârın etine batıyor kuşlar

. . .

Dikine kesiliyor günce, uçurum kenarında
Birbirinden yaralı hesaplaşmalar var orada
Süzülmüş düşünceler ağırlaşıyor betimde

Ölüme dokunma yetim kuşlara söverken
Antika kokusuna susmuş bir gökyüzünü
Kim ne yapsın hangi şiir koynuna alsın ?

. .

Bu yüzden dişilenen yüzüm yıkanıyor
Bu bulutlardan ödünç aldım gülüşümü

. .

Masaya inat kargaşada bulunuyor sözler
İç içe geçmiş binbir anlamlar mandallıyor
Kanatların cilalanışını yazıyorum ellerimle

Ben misal yarasa olmasaydım uçacaktım
Öylece upuzun sürecekti dünyada zaman
Dönüşülmeyecekti cesaretlenip bir tanrıya

. . .

Kuşlar uzanıyor rüzgârdan ete




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Keith Taylor)

30 Kasım 2009 Pazartesi

Kaybolma seansı


Bahaneler çatışması kaleme alındığında anlıyoruz
Geçerken anıdan zaman beraber öksürüyor bizimle
Hastalıklardan toplanan sırları işaretleniyor hayatın

Kaybolma seansında nasıl ağaçlar dimdik ayaktadır
Ve nasıl bir Atatürk portresi çoşkusuyla gülümser
Kalbimizin parsellenmiş tarlasında gül benzeri sevda

Hoyratsak bilmeyiz anlatanlar olur çocuksu yanımızı
Sarkmışsak üzüme özenen sabitliğimizi saklamalı
Bir tren gibi suskun aynı zamanda gayet acele eden



Sonra insanlığı anlama telaşında ömür sonlanacak




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Wojciech Grzanka)

25 Kasım 2009 Çarşamba

Seçim


Köyün muhtarı gibi ölüm
Hizaya getiriyor dağı taşı
İnsanları
Zamanları
Üstelik her seçimde
Yine o seçiliyor



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Natasha Barabasha)

Brutal


Şık dudaklar şık ruj şık zamanda
Sık bir kayboluşu öper izninizle
Ellerinizi çizecek kadar sıcaktır bir çiçek
Ya da bir ezberdir onun adı çiçekten ziyade

Herkes nereye gidiyor yolun sonu başlangıç
Kırlangıç fırtınası bir film adı ve kaldırımda sürü
Bozulmasın büyü hayatlar kandırılmalıdır
Kanamalı bütün öykülerde ölüm bir kaza süsü

Bık dediler bana bıkmak neden bağımlıyım
Bir seferlik yalan duymazsam çatırdarım
Bizim düzeyimizde her günah uzaylı
Tanrı karaborsacı değil insana inanırım

Sev terket basitçe yaşamaklardan
Gömleğe bedenler sığdırmaklardan
Yağdırmaklardan göğün kesif nutkunu
Bi'haber biri olarak kıyaslıyorum sırrı




Ya
Zık ki şiir haberdar olanlardan




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Gundega Dege)

Hiç kokusu


Aklını kaşı
İyice kaşı
Tırnaklarına bulaşan kokuya aldırma ..!

. . .

Kekeme bir hisle fışkırırken yeryüzüne
Elbet örselenmiş bir fikrin olmalı bu koku

Yoksa hiçliğin
Sebepsizliğin



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Michael Hynes)

22 Kasım 2009 Pazar

Uyku meselesi


Sessiz ve sıcak bir buzulun üstünde uyuyor zaman
Bu uyku derin bir cebelleşme sanki
Solundan kalkacağını düşündüğümüzden
Dürtmeye korkuyoruz





Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Mário Azevedo)

Anlamı yazmak


Boğuk sese çarptım
Gölgesizdi yağmur

Parmaklarımı söktüm
Tırnaklarımı
Kalemimi yutacaktım
Yine de yazdım

Boğuk bir sesti yüzün
Bana çarpan



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Ivana Vostrakova)

Ek nüsha


Ahmet Ada için ...

Acının yaşı yoktur *

. . .

Ben de biliyorum

Benliğim çağımızın
Ellerim ve kalbim
Buzlu ve likörlü
Akşamüstü : Yangın
Sözsüz ikmale bıraktı
Beni tanrım
Sonunda acıdan
Gün aldım

Kırçıl nüansları ekleyerek günceme
Bir tren garı gibi kalabalık gözlerim
Ağlıyorum insanlar bu susuzlukta
Zenginlik taslıyorum yani sizlere
İşte telaffuzu zor bir isim gibi ölüm
Sıkışan sesimi harfler arasında
Bırakmanın hüznünü ve
Bir dün gibi hatırlıyorum halimi

Ne bitkindim
Ne noktalı
Bir nefeste okunabilen
Ne cümleydim ama !
Şimdi dilimi sürterek rüzgara
Cezamı çekiyorum

. . .


Emre Gürkan Kanmaz
* Ahmet Ada
(Fotoğraf : Mehmet Akın)

25-26/10/09
Düzelti : 22/11/09

21 Kasım 2009 Cumartesi

Çoğalmanın şiiri


Çoğaldım ölüm
Artık işin zor

Çoğaldım evet
Ağaçların dalları
Yaprağın damarları
Yokluğun zamanları

gibi
çoğaldım

Bir çocuğun
Gök gürültülü yaşamında
Uçurtmadan korkusu gibi

Bin değil
Yüzbinim artık

Yani
İşin çok zor ölüm



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Chan Chen)

19 Kasım 2009 Perşembe

Raks ve aşk ilişkisi


İnsan sevmeden yapamaz
Bu onun yokluk sebebidir

. . .

Sevince insan
Mutlu olur
Ayrıca bu insan
Bağlar karalar da
Karalarda dolaşır
Arşa çıkar
Suda boğulur
Kendine gidene kadar
Yer içer güler

Gün başa döndüğünde
Soru sorar bir de
O an tanrı varsa karşısında
İlkin o'na
Der ki ;
Bi daha geleyim
Ben şu garip dünyaya
İzin ver
Şarabı ve aşkı tadayım


Yani insan
Döngüsel bir yanılsama olduğuna
Uyanmadan
Zaman bitmesini en iyi bilendir
Tıpkı
Eski ve mayhoş bir şarkı gibi

. . .




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Ahmet Gürses)

Vagonlar


Vagonlar boşalıyor geceye
Sürüyorum raydan ayaklarımı yüzüme

Bunu yapabiliyorum
Şiirde var bu
Yoksa neden yazayım

Vagonların içi erzakla dolu
Şarapla tütünle
Bir garip muhabbetle
İnsanlardan gelen
Garip bir içtenlikle

Oysa evde
Ağzına kadar boşluk



Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf :Mehmet Akın)

Önce, sonra seviştik


Avuçlarını soydum önce
Başka eller ufalandı durdu

Saçlarını soydum önce
Sudan bile kısanıyordum

Gözlerini soydum önce
Tatile çıktı bütün aynalar

-Sesini de soydum-
Ağzını ve dilini soydum
Pak türkçeyle gülümsedin

En son kokunu soydum
Sen ki güllerin anavatanı

. . .

Y a n i

Sonra seviştik


Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf : Massimiliano Uccelletti)

Pazen etek


İzin ver ,
Göğsünün eşiğine kalbimi sereyim . . .


Saatlerimizi ayrıştırıp zamanı tadalım bence güzel olur
Bulutların kalkış vakti bavullarımız hazır suyumuzu yemeğimizi bitirip
Bir yolun nereye uzadığını görüp gösterelim olmaz mı
Belki ardımızı doldururuz insanların yıldızların tümüyle


Bu yalnızlık çok sıkı kaşındırıp duruyor boğazı dar
Renklerin renksizliğiyle bitirilmiş al istersen kendin bak
Devinim eksik dersen onu da düşünmeli sincaptan başlayalım
Belki oldurabiliriz şaraplık üzümlerin temize çektiği çekirdeği


Kendini boşaltma kaba kendimi çoğaltarak sevişelim
Ama önce düğmelerini çözelim heyecanımız pazen etek




Emre Gürkan Kanmaz
(Fotoğraf: İlker Gürer)

17 Kasım 2009 Salı

Sevgili panda, sevgili bambu ve üryan


Sevgili dünya
Her sabah hoş geldin diyor
Acıya
Ve her akşam
Yatıya kalıyor bu misafir
Eşitsizlik gibi bölünürken zamana
Kastımız, sabit fikrimiz
İzliyoruz bir film gibi çığlıkları
Bir tarafta ise pandalar bambularıyla yorgun
Çünkü islenmiş bir anı gibiler artık
Aldığımız nefesin çıkarcılığını öğrendiler
Umulsun ki yeşillikte bir yerde ölelim

Sevgili tanrı
Bilinmesi gereken
Bildiğimiz kadarı
Mutlu mudur bellek
Betonlar altında
Suçlu mudur
Kurşun gibi çaba
Sanki değil
Sanki değil


Yırtık gözlerin dikişleri üryan
Kalbin olduğu yerde toplanıyor
Çürük ilham
Haydi teknoloji
Bitir hikayeyi
Kapansın tüm kitap kapakları
Masallar kutulansın
Çünkü kulaklarımız kayboldu
Nehirde
Nehir demişken
Sade kanlı
Sade masraflı bir nehir
İnsanlık adına
Akıp gitsinmiş

Sonra sevgili insan alıyor sırayı
Aslında başlangıçtan
Düşünceden
Önce gelen insan
Bir gezegeni yiyiyor
Sigara altı
Panda mı
Bambu mu
Yaşam mı
Üryan mı
Hepsi
Unutulacak
Unutturulacak

Sevgili panda, sevgili bambu
Ve üryan
Bir şiir konusu
Size ithaf edilsin anlam
Elimden gelmez kahramanlık





Emre Gürkan Kanmaz

16 Kasım 2009 Pazartesi

Kedilere gereken saygı duruşu


Öptü beni kedi : Nefesi sokak

. . .

Taşları sayar adım geçerken zaman
Köşeleri kemiren bakışlarıyla sustular
Onlar bir dünya kedi ve hepsi de bıyık
Bir miyavlama sesine yıkılırdı binalar

Nasıl bir hırlamaysa eksileni yazıyor
Açlık penceresinden sarkan ayıpları
Sobanın gerisinde üşüyen düşlerin
Peşine sürükleniyor oluk oluk soluk




Emre Gürkan Kanmaz

9 Kasım 2009 Pazartesi

Detone isyan


Kesik uçlu duamla kalakaldım
Oysa tamamlardım ağlayabilsem

. . .

Zamanlardır sersemleten mavra esasen
Nereden başlarsan dibe büyüyenlerden
Suların karekökünde nefes alabilmeli
Bir bakıma ödül olur karar verebilsem

Ne aşkı paşam ne sümük ne salya
Ne balyası taşır bu astarsız cepler
Sert bir iklim yuvarlarken dünyamı
Nasıl açacak kalbimde şu açelya

Detone bir isyan kulak zarına iz
Çok temiz bir karanlığa çetele
Tanrı deftere işlerken hesabı
Kaçabilir miyim ki içerime



Emre Gürkan Kanmaz

Bu yaşam


Bu yaşam
Tuşlamak için
Bir düşünceyi
Harfleri
Dillemek için
Öpmek için
Bir alnı
Bir alanı
Susmak için
De
Olabilir
Bu yaşam



Emre Gürkan Kanmaz

3 Kasım 2009 Salı

Fonetik


Sunulan bir kokuda
Çizilen parşomenin geçmişi
Şiire dokunduğunda uyumalıyım
Vakit henüz embryo yağmur . . .


1-

Susulmuş kentlerin üzerine devrildim
Ben daha çok gidecektim, ben daha
Ben daha sütünü sağıp yoksul tanrıların
Sokağımın mihenk taşı kedilere içirecektim

Af bu, pipetler batırıldı gölgeme
Bacak arasını diktiren düşüncelere dalmıştım
Ben daha çok öpecektim, ben daha
Ben daha sesime çekirdeğini bölecektim elmanın


2-

Buruşmuş karanlıkta bakışırdık leylakla
Bir ampulün patlayışıyla bahçeyi unuttuk
Tül-perde ne varsa al-beyaz hizaya geçmiş
Sanki sarhoş-sevişmiştik çiçekçi dükkanında

Alternatifiydi ölüm aynalar kırmanın
Ben daha çok korkardım, ben daha
Ben daha perspektifi sindirirken etime gençtim
Baktım, ufkun kozasını yırtmadığını gördüm


. . .

Sunulan o kokunun
Çizilen parşomeni saklayışı
Şiire dokunduğunda uyumalıyım
Uyanırsam bir düşüm olur anlatacağım . . .




Emre Gürkan Kanmaz
Temrin Dergisi / 19 / Kasım 2009

1 Kasım 2009 Pazar

Biz ve bizler


Bizden bir şeyler söyle lütfen tanrım
Bu kırçıllıkta bu boş kafayla
Medet ummayalım

. . .

Yardım çağrıları siren sesi artık buralarda
Kimseler duymak istemiyor kendinden kopanları
Soranları asıyorlar kuşlar gökyüzüne
Sallandırıyorlar palazlanmış türlü fikirlerimizi
Bizi bitiriyorlar tanrım . . bizler

Anne kutup ayısı sütü bu beyazsızlıkta nerden bulacak
Yavru bitkin yavrunun yüzünde beliren günahın anakarası
Ki onun değil neyse ki
Ki onun olsa masum olurdu kendini kopyalayan günah
Ama değil
İnsanı kendine benzettin tanrım
Özel hissettik ruhumuzun her yanını

Şimdi madalyon gibi zamansız dualar
Tarihin kokusunu çekmiş üstüne mışıl mışıl uyuyor
Bir kulağın diğerine borcu var çekler karşılıksız
Kalbi hiç saymıyorum
Hayat kadınına benzettik biz de
Senden aşağı kalır mıyız
Sen iyiyi
Biz kötüyü baz aldık
Kaldırımları parselledi oksijen sevdalısı kanımız
Ki hayat kadınları masumdur aslında

Para para para dendi sürekli
Açtığı yara değil
Bu boyuna süren kepazelik meltem gibiydi
Ürperdik ama üşümeyi beceremedik
Savaşların karşı konulmaz cazibesine kapılanlar da oldu

. . .

Daha kolay anlatılır upuzar liste
Ama madem kısası makbul
Var gerisini sen anla tanrım




Emre Gürkan Kanmaz
Anafilya / 101 / Kasım 2009

27 Ekim 2009 Salı

Bitmek şiiri


Ne

Biterse bitsin
Kalır külü

Bir mühür aslı

İstemsiz bile
o l s a
b e n l i ğ i n
y ı r t ı k
astarı

tutar
içini
gösterir
anlamın

Ne

Biterse bitsin
h a t ı r l a n ı r



Emre Gürkan Kanmaz

Ağlar şiiri


Bir örümcek
Ağ örmesini bildiği gibi
Bilir ölmeyi

Vakti gelir
Yem olur

Zamanın ağında




Emre Gürkan Kanmaz

Sonsuzluğun


Geçkin bir ömrü
Kelebeğe sormalı

Hangi ömür

Uzun ve

Şiirin


Eğer

Bir gülümseme kadar
Keskinse

s o n s u z l u ğ u n

Ama
Sormalı
Bir ömrü
Geçkin
Omuz
İzli

Kelebeğe


y i n e d e




Emre Gürkan Kanmaz

Elbet doğru


Kırmızı karınca
Su içiyor
Oturmuş rüzgârın yanında

Görseniz öyle şirin
Öyle kana kana

Meğer su içerken
Yılanın dokunmadığı
Doğruymuş




Emre Gürkan Kanmaz

23 Ekim 2009 Cuma

Evren mavisi


Senin anaç dilini sevdim şiir
Senin
Yaşadığım yerden sıcak

kucağını

. . .

Ucu bucağı olmayan kalbinde büyüyen bizler
Katıksız iyiye doğru yol alma telaşımızın heyecanıyla
Kalem tutmasını öğrendik
Ve doğru mudur
Senin takdirini kazanabilmek için
Ölene dek çabalıyoruz


. . .

Ve tabi
Senin evren mavisi ruhunu da sevdim



Emre Gürkan Kanmaz
Ekim 2007

Kaçamak


Ruh bir yolunu bulup çıkarır kafasını bakar dışarı
Ten ne kadar uğraşsa da -kaçamaktır- engel olamaz
Ruhun işi yoktur ki yerinde otursun o top oynamak ister
Bir bulutun yanağından da tutup öper istese




Emre Gürkan Kanmaz
2008

21 Ekim 2009 Çarşamba

Saatsiz


Zamansız

Bir sevda
Bıçaklanmış

Yarası
Ortasında
Gül adı

Ayarsız
Bir koma

da


Amansız

Bu sevda
Duraksamış



Emre Gürkan Kanmaz

19 Ekim 2009 Pazartesi

Armutun iyisini sayılar yer


Bir rüya görmüştüm , etkisindeydim . . .


Sayıların oluşturduğu evrenin çardağıdır şiir

. . .

1/

Şirin bir gün batımı . . .
.. Mevsimin yağlı tarafından ..
Devlet dairesinden kopmuş bir sevincin
Koşarak eve geldiğini görüyoruz
.. Taslar tastamam ..
Çözse çözse Einstein çözer
Aşkın denklemi olduğunu duyuyoruz
Ateş böceklerinden . . .



Tevekkeli dememişler
İki iki dört eder



Susmanın sudokusu bozul !
.. Kanımızda buzullar eriten inatçılık ..
Hendekler aşmamıza sebep
Öfkeyi kundaklayan tortul . . .
İnsanın başka meziyeti yok ki
Mezarları sütliman eden yanımızı sevdik . . .



Bu arada tanrı
İki ile ikinin dört edişi





2/

Otobüsün sokağa kustuğu yoğunluk
Bir şehrin kimlik numarasıdır
.. Eskrimden at binmeye uzanan zindelik ..
.. Boyalı bekar kızların yüz görümlüğü ..
.. Öksürük nöbetlerini boyayan evcimenlik ..
.. Akla sığmayan türlü mozaik ..
Hepsinin istifidir bu yoğunluk . . .



İpin maskülen kopuşunda
Işık hızı şahitlik etmeli



Sevmenin ataşeliğinde kavrulan söz
Kim bilir kaç kulağı delip geçmiştir
.. Kobaltı bile taşırır istese, gölleri ..
.. Caretta caretta'ları temizler mavisi ..
.. Bir sigaranın şişkin karnına değer
Değer yargısından türeyen parmakları ..
Hatta alıp törpüleme vakti benliğin . . .



Fışkınlar biter durmaz
Öyle ki doğanın koltuğundan





3/

Konuşmalar, anlaşmazlıklar
Trenlerin uykuya daldığı gecede
.. Sussun mu kendine bölünen gölge ..
Açıkta kaldı kıçının yarısı
Ünlem işareti ile mimli zifirin . . .



Çağdaşlığım kolaçansız
Anlam vermiyor havuz problemi



Nihayet deliliğin yırtılır
h a l i n i d i k t i m
Üstelik on para almadım / açım
Ancak bu vaziyette kaçırdım etime
Santrallerden ince iğneyi . . .
.. Aklım yara bandı bulsa iyi olur . .



Zürafaları kıskandım hep
Sesim eriyip Eyfel kulesidir




4/

Şimdi alakok ziyafeti çekiyor us
.. Kahvaltı masasında günün başlangıcı ..
.. Taze demlik taze dem taze bellek ..
Tilbidir künyesi sineklerin bilmez ki
Varı çok edecek sevimli düşünceler . . .
.. Hay aksi doygunluk .. Sen de burdasın ..



Kalaslık iç acının darasında
Midenin daralması belürgen



Ve erotizmin uyandığı bu bölüm
Dipçikleri anlatır ve mermi başları
.. "Mersi" kaşları oynar sınırcı kontesin ..
.. WC başında pisuvarlar cirit atar ..
.. Fermuar sıkıcı yüksünen evde ..
Muzu .. Kabuğunu, başka kadın soymadım . . .



Küner tadı bir hüner
O duygunun bozulması erken




Emre Gürkan Kanmaz
Ağustos/2009

16 Ekim 2009 Cuma

Yüreğim


Yüreğim ağaç
Kuşlar oyuğu

Yüreğim liman
Saklı kadından

Yüreğim kedi
Yumak işçisi

Yüreğim maden
Zamanın evi


Yüreğim

Şiirkadarsonsuz



Emre Gürkan Kanmaz
Ekim/2009

Kara benim için büyük bir gemi


Yoksa kokun mu kokar
Deniz yerine

Yoksa ben mi yanlış anlıyorum
Kırçıl dalgaları

Yoksa kızgın olan
Siyaha çalan mavi midir

Yoksa akşamdan kalmanın
Cezası mı kamarotluğum

Yoksa sen benden sonra
Balıkları mı çok sevdin

Yoksa
Yok musun

Yoksa ne
Yoksa ne
Yoksa
Aklımı mı
Kaçırdım

Çünkü
Kara
Benim
İçin
Büyük
Bir
Gemidir



Emre Gürkan Kanmaz
Ekim/2009

15 Ekim 2009 Perşembe

Olur


Şiir biliyor
Rüzgârın at oluşunu
Atın rüzgâr

Biliyor ya

Yazmasak da olur




Emre Gürkan Kanmaz

14 Ekim 2009 Çarşamba

Çeşni


Bir rüzgarın üstünden geçtiği günün sonunda
Yenilir yutulur bir öfkenin çeşnisidir şiir

. . .

Her tarafına bulaştırır kuşları kalebodur teninin
Daktilolar karın ağrısı çeker kusma vakitleri
Terini tutar beş parçaya böler upuzun ellerinin

Sakindir sesinde kendini çoğaltan sosyoloji
Bilir, mahzendir unutmaya çalıştığı kemikleri
Bir kalbin eritilip çimentoya dönüştüğü düşte

Kağıt olmasın su olsun yeniden yazılsın kil
Çocukların inceldiği yerde toplansın gün ışığı
Ki yeniden sevebilelim kan kayıplı şiirimizi

. . .

Bir rüzgarın unutmayı seçtiği günün sonunda
Yenilmez yutulmaz egonun ürünüdür şiir



Emre Gürkan Kanmaz
Temrin Dergisi / 18 / Ekim 2009

12 Ekim 2009 Pazartesi

Peyderpey onurlandırılışı aşkın


Peyderpey onurlandırılışı aşkın
Perdelerce seyrettirir kendini
O an insan günün sonuna
Varıp neşeye çöreklenir
Bu v a k i t
Kadın eline değip şiir
Erkeğin gözlerine
Bir dudak payını
Aş eder cemi-
C ü m l e ye



Emre Gürkan Kanmaz

9 Ekim 2009 Cuma

Renkli Şiir



Boyamak istiyorum renkleri
Seçmiş olduğum herhangi bir renge

Hazırlıyorum ellerimi susuzluğa
Renklere dokunmadan önce

Bir sabahın uyanışını boyuyorum gözlerime


Emre Gürkan Kanmaz

Kıyı Dergisi/ Kasım-Aralık 2009

7 Ekim 2009 Çarşamba

Memeleri kaşınan sevda


Bu memeleri kaşınan sevda var ya
Adamı deli eder
İlla sıkacaksın koparacaksın onları
Tutup pay edeceksin
Kendine ve geceye
Ancak o zaman
Kendini eksiltmez bir daha




Emre Gürkan Kanmaz

Pipisiz şiir


ne yapacağız bu gece seninle biliyor musun?
oyun oynayacağız

ama ilk önce
bana tek şekerli bir çay söyle
içimiz ısınsın
yıldızları beklemeden

ellerimizin arasında uzanan sihirli kelimeye inat
yıldız tozuna bulanmışlığı
öğrendik bu gün

leylak kokusunu çayın
nefes gibi çekiyor içine şiir
ıpıslak düşünde mavinin
demimiz kırmızı bir öpüş

ölümün gözlerinden narince öperek
rüzgarla yıkarken yüzünü aşk
senin gözünden bir tane
benim elimden bir tane
ne bir harf eksik ne de fazla

pisuvara nasıl işenir
bildiğini biliyorum
önce fermuarını açacaksın
ruhunun

topuklarını vurma bu gece
topraktan sesime
ilk ateşi bu gece
biz yakmayalım



Ayça Yaşıt, Emre Gürkan Kanmaz

2007/Taksim

6 Ekim 2009 Salı

Deliveren


Sezen Aksu içindir ...


. . .

Deliveren sen bir şarkısın ne güzelsin
Kulakları delen sessizliğe esaslı gönderme
Ve aşkın orta yerinde bıçaklanan zamanımız
Deliveren sen bir şarkısın sabah akşam güzel

Sözlerin var ya da yok ama söyleyeceklerin
Toplanır bu yaşam eder taze ve selülitsiz
Bir kurşundan beklenir ama senden beklenmez
Kaçıp bir yere gidemezsin keyfimi bölemezsin

Deliveren sen bir aynasın ne parlaksın
Sanki güneşin izleğimde kırılma frekansı
Radyoların hazmedilişindeki ferahlıksın da
Deliveren sen bir aynasın gördüm yüzümü

-Bir tutam da ellerin olmalı-
Sürebilsem tanrının yoluna paspal kendimi
Şelaleler şoseler ve kediler birikse şimdi
İnsanlardan habersiz kalbimi çıkarsam zuladan
Ellerimi biri tutar belki o sen olur musun ?

-Deliveren sen bir şarkısın kırılırsın
Günün birinde yorulur sol anahtarları

-Sen serçe yavrususun uçmazsan düşer gökyüzü

-Ve deliveren.. ne bileyim .. şarkısın, ne güzelsin işte ...



Emre Gürkan Kanmaz

2 Ekim 2009 Cuma

Ekim sadece bir isimden ibaret


Ekim sadece isimden ibarettir
İnsana, bir mevsime verilir
Bu isimle yapraklar solar
Bu isimle saçlar dökülebilir

Ekim dört harflidir
Dört harfin dördü
Toplanıp kağıda
Rüzgârı estirir

Ve şair
Doğan hadiselerden
Ortalığı velveleye verir

Yoksa ekim sadece
İsimden ibarettir



Emre Gürkan Kanmaz